Monday, January 26, 2015

Neden SYRİZA?




Siz bu yazıyı okurken Yunanistan genel seçimleri yapılmış, büyük olasılıkla sol eğilimli SYRİZA seçimlerden birinci parti olarak çıkmış olacak.

Ben SYRİZA’yı desteklerdim...
Ben Yunanistan seçimlerinde oy verecek konumda olsaydım, hiç tereddüt etmeden, iki nedenle SYRİZA’yı desteklerdim. Birinci neden, inat ve öfke. İkincisi biraz daha karmaşık. 

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız 

Monday, January 19, 2015

‘Bomba’, ‘Tsunami’, ‘Şok’

Geçen hafta, Dünya Bankası, dünya ekonomisinin 2014 yılı büyüme oranlarını açıklarken “Büyük Durgunluğun” devam etmekte olduğunu da kanıtlamış oluyordu. IMF Başkanı Lagarde, buna “deflasyon” sorununu ekledi.

Perşembe günü, İsviçre Merkez Bankası (İMB), 1 Frank=1.2 Avro olarak koyduğu sınırı aniden kaldırınca frank birkaç saat içinde Avro karşısında yüzde 30 değerlendi, küresel finansal sistemin kırılganlığı bir kez daha gözler önüne serildi.

O gün mali piyasalara ilişkin yorumlar, “Bomba düştü”, “Finansal Tsunami” (Market Watch 15/01). “Bir sürü insan tonla para kaybetti” (Business Week, 15/01). “Hasar, New York’tan Yeni Zelanda’ya” (Bloomberg, 16/01) gibi başlıklar taşıyordu. Kimi yazarlar 2008 mali krizini başlatan Lehman Brothers olayını anımsıyor, kimileri “Petrol fiyatlarındaki çöküş bunun yanında küçük bir hıçkırık gibi kalabilir” diyordu... “Ne kadar garip ve sinir bozucu zamanlarda yaşadığımızı eğer bunlar da kanıtlamıyorsa, ne kanıtlayabilirdi?” (The New York Times, 15/01) 

‘Büyük Durgunluk...’
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız 

Monday, January 12, 2015

‘Je Suis Charlie’ ve Ötesi

Paris’teki terörist saldırı karşısında bir yazar, Aydınlanma geleneğine, ifade özgürlüğü düşüncelerine sadık biri olarak, Charlie Hebdo’nun çalışanlarının onları korumaya çalışan, biri Müslüman iki polisin profesyonelce katledilmesi karşısında şiddetli bir öfkeye kapıldım. “Je suis Charlie” sloganını hemen benimsedim.
Ancak Aydınlanma geleneğine sadık bir birey olarak, Immanuel Kant’ın “Cesur ol, aklını kullan” uyarısını anımsayıp öfkelenmenin, “üst aklın komplosu” zevzekliklerinin ötesinde, “olayı” tüm karmaşıklığı içinde değerlendirmek gerektiğini düşündüm. Bu karmaşıklığın en azından dört bileşenden oluştuğunu düşünüyorum. 


1) Olayın niceliğe ilişkin boyutları;
2) İlk gelişen kapitalist ülkelerle dünyanın geri kalanı arasındaki ilişki;
3) “Küreselleşmenin” etkileri: “Sömürgecinin”, “sömürge” halkıyla karşılaşmasının yeni mekânı;
4) “İnanç” ve “kutsal” sorunu... 


Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, January 05, 2015

Avrupa Birliği ve Yeni Popülizm

Yunanistan’da erken seçimlerin, daha da önemlisi sol eğilimli SYRIZA’nın bu seçimleri kazanarak hükümeti kurma olasılığının gündeme gelmesi, Avrupa Birliği projesinin yumuşak karnını gözler önüne serdi: Avrupa Birliği ülkelerinin hükümetleri, bir ekonomik bütünleşme, benzeşme, giderek bir tür siyasi birlik oluşturmak istiyorlar, ama bu projeyi sahiplenecek, savunacak bir ortak Avrupalı kimliği, bir Avrupa vatandaşlığı bir türlü oluşamıyor. Geçen hafta, Financial Times’da, Gideon Rachman’ın da vurguladığı gibi, “seçmen bu projenin öndeki en büyük engel”
 
AB projesinin yumuşak karnı
Diğer taraftan, birçok devleti birden bir ortak proje için hareket ettirmeye sıra gelince, olmazsa olmaz bir hegemonya ilişkisi sorunu var. Bu hegemonya, liderlik ilişkisi istikrara kavuşmadan projeyi ilerletecek adımları atmak bir yana, saptamak bile neredeyse aşılmaz bir engele dönüşüyor.
Mali kriz, Avrupa Birliği projesinin ekonomik boyutu içine gizlenmiş olan egemenlik- bağımlılık (emperyalizm) ilişkilerini açığa çıkardı. Böylece bu ilişkinin “egemenler” kısmını oluşturan birkaç ülke içinde liderlik konumuna oturmaya başlayan Almanya’nın, bu emperyalist ilişkinin bağımlılık kısmındaki ülkelerin ekonomilerini, nasıl sermaye ve mal ihracı yoluyla kendi ekonomisini ayakta tutmak için kullandığını, bu arada borçlandırarak AB projesinin hegemonya sorununu çözmekte kendisinden yana çalışacak mali şiddet ve şantaj araçlarını ürettiğini ortaya çıkardı. Böylece, krizdeki ülkelerin halklarının Almanya’nın liderliğini benimsemesi, hükümetlerinin de Almanya’nın dayattığı ekonomik politikaları izlemesi daha da zorlaştı. 

(...)

Pegida ve hegemonya
Dün “ABD hapşırırsa dünya nezle olur” denirdi. Bugünlerde “Almanya hapşırdığında tüm Avrupa Birliği nezle oluyor” demek olanaklı. Bu nedenle, Pegida (“Batı’nın Müslümanlaşmasına karşı yurtsever Avrupalılar”), sağ popülizmin en son, bence dikkate değer örneğini oluşturuyor.


(...)

Yazının tamamını okumak için "tık"layınız