Monday, June 24, 2013

'Olay' Biter İzi Kalır

‘Gezi Direnişi’ bitti. Ancak bu, yenilgi-zafer, başarı-başarısızlık kavramları bağlamında konuşulacak bir “bitiş” değildir.

Gezi Direnişi başladığında, başlayan
“şeyin” üzerinde düşünürken “olay” kavramından yararlanmaya çalışmıştım. “Gezi Direnişi”nin ardından düşünürken yine öyle yapacağım.Önceki yazılarımda vurguladığım gibi “olay” hiç beklenmedik bir anda, biçimde ortaya çıkar. Daha doğrusu “patlak verir”. “Olay” yeni bir şeydir. Önceden yapılan hazırlıkların, bilgi birikiminin ürünü değildir. “Olay” bunlara rağmen “patlak verir”. “Olay”, katılan bireylerde, toplumun simgesel evreninde derin izler bırakarak, iktidarın ve muhalefetin önündeki olasılıklar yelpazesinde yeni düzenlemeler yaparak “biter”. “Olay”, var olanı açıklayan bilgi sisteminde bir delik açar. “Olay”, kendi “hakikatini” var olan bilgi sisteminin karşısına koyar.
Bu yüzden “olayı” konuşurken uygun olan “yenilgi-başarı” ikilemleri değil, bıraktığı izleri, ortaya koyduğu hakikati, bunun ahlakını ve insanını anlamaya çalışmaktır.

Karnaval-kahkaha-korku

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, June 17, 2013

Gezi Parkı'ndaki Işığın Gösterdiği

Başbakan’ın ülkeyi, toplumun, dünyanın rızasını alarak ya da rızasını alıyormuş gibi göstererek yönetmeyi başardığı o “cennet” günleri artık geride kaldı. Başbakan bu “cennet”ten, polisin, Gezi Parkı’na acımasızca saldırdığı sabah kovuldu. Metafora devam edersek, o artık bir “günahkârdır”. Başbakan, o günden bu yana bu “günahın” kefaretini ödemeye çalışmak yerine, ünlü 7 günahtan, öfke, gurur, ihtiras gibi yeni eklemeler yapmaya devam ediyor. Bu yüzden de onun “dönülmez akşamın ufkunda” olduğunu söyleyenlerin sayısı artıyor.

Yazinin devamini okumak icin "tik" layiniz

Monday, June 10, 2013

Adeta Bilimkurgu Korku Filmi...

Gezi Parkı Direnişi” olayında güvenlik güçlerinin, Başbakan’ın tepkisini, çoğunluk olduğu kuruntusuyla “azınlığı” yok etmeyi düşünenlerin fantezilerini kastetmiyorum, ama yazı ilerledikçe bunlarla da bir ilişki kurabileceksiniz sanırım.

ABD’nin en gizli ve güçlü istihbarat kuruluşu National Security Agency (NSA) tarafından geliştirilmiş iki gözetleme sistemiyle ilgili, geçen hafta, İngiltere’de
The Guardian, Amerika’da Washington Post gazetelerinin aynı anda yayımladıkları, adeta bir bilimkurgu korku filmi içinde yaşadığımızı düşündüren bilgiler dünyayı sarstı.

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Sunday, June 09, 2013

Financial Times Erdoğan üzerine


June 7, 2013 8:07 pm
Turkey: A change of tempo

Members of every sector of society have united against Erdogan, whose intransigence could split his AKP party...

....

Listen to Recep Tayyip Erdogan and it becomes clear that Istanbul’s Taksim Square has been overrun by looters and vandals, extremists with foreign terrorist links, alcoholics and losers.

But after a week as a self-policing commune – more Paris 1968 than Tahrir Square 2011 – Taksim has become something far more dangerous: an urban oasis of festive mockery puncturing the pretensions of a man who seems to want to mould modern Turkey in his own pious image...

...

Nearly every form of Istanbul life cohabits there. There are the secular Kemalists who still revere Mustafa Kemal Ataturk, father of the republic, alongside their Kurdish nationalist foes; leftists grouplets and Turkish nationalists who fought violent 1970s battles that ended in the 1980 army coup; blue collar trade unions alongside associations of doctors or academics; metropolitan liberals and Alevis, an under-recognised Shia minority; anarchists and gays alongside Sufi Muslims and yogis; and even a veiled old lady in a Guy Fawkes mask. The fans of the city’s three football clubs – Besiktas, Galatasaray, and Fenerbahce – have buried their deadly rivalries to link arms in “Istanbul United”.

Impromptu skits lampooning the prime minister are performed by the Alcoholics Unity League (“Tayyip, you’re unbearable when you’re sober”) and the Looters Solidarity Front. Taksim, says Hakan Altinay, chairman of the Open Society Foundation in Istanbul, “is an extralegal, liberated space, it’s our carnival; we never had a carnival before”. This has dissolved Mr Erdogan’s aura. “He can longer say ‘l’etat c’est moi’” he adds: “this irreverence has dented him all over”.




Monday, June 03, 2013

Muhteşem Mayıs - Haziran Günleri

Hızla bütün ülkeye yayılan muhteşem Gezi Direnişi aklıma yine Bourbon Restorasyonu’nu, “Üç Muhteşem Gün” olarak da anılan Temmuz Devrimi’ni getirdi. “Üç Muhteşem Gün”, 1830 Temmuzu’nda Bourbon rejimini yıkamadı ama rejim de bir daha asla istikrar kazanamadı.

Bir ‘olay’ olarak ‘Gezi Direnişi’.
“Olay” kavramının özel bir anlamı var. Üç gelişmeyi birden içeriyor. Hiç beklenmedik bir anda patlak verir. O “olaya” kadar çizgisel, yeknesak biçimde akan zaman “kırılarak” istikrarını kaybeder, oluşan yeni olasılıklarla “ebedi” (eternal) bir boyut kazanır. Nihayet yaşanan toplumsal olay, kapsadığı kitleye, “olay” başlarken sahip olmadıkları bir bilinç, bir ahlak ilkesi sunar. “Olay”ın yarattığı özne bu ahlak ilkesine sadakat beyan ederek onu evrenselleştirmek için mücadeleye devam etmeye kararlı birey, örgüt, topluluktur. Bu anlamda “olay” katılanları değiştirir: “Olay biter izi kalır.

Yazının devamını okumak için "tık"layınız