Monday, February 25, 2013

Emperyalizmde Geçen Hafta

Geçenlerde bir “entelektüel” liberal “Anti-emperyalizm, milliyetçiliğin kibarcasıdır” demiş. Bu ilginç saptama iki yoruma açılıyor. 

Birinci yorum; artık kapitalizm değişti, emperyalist (bir ülkenin başka ülkelerin yönetimlerini, ekonomilerini, askeri müdahaleye gerek kalmadan, finansal-diplomatik şantajlarla, satın alınmış yerel işbirlikçilerle yönlendirme) eğilimlerini, devletler arası egemenlik bağımlılık ilişkilerini, eşitsiz gelişme dinamiklerini aştı; emperyalizm tarihe karıştı diyor. Öyleyse olmayan bir şeye karşı çıkmaya çalışmak ya bir tür deliliktir ya da milliyetçiliğin
müstehcenliğini örtmeye çalışan bir incir yaprağı.

İkinci olasılık;
emperyalizm var, Lenin’in emperyalizme ilişkin, tekelcilikten, piyasa, kaynak rekabetinden kaynaklanan, yönlendirme, denetleme, ilhak eğilimi, sömürü saptamaları; Fanon’un deyimiyle “öteki’nin ulusal mekânda iktidarı” olgusu hâlâ geçerlidir, ama bunlara karşı çıkmak müstehcendir, milliyetçilik olarak mahkûm edilmelidir; bugün esas olan emperyalizme işbirliği yapmaktır, diyor. 
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, February 18, 2013

‘Ekonomik NATO’

Brzezinski’nin The New York Times’daki yorumunda (13/02), artık “Hegemonya Sonrası Çağ”da (“Post-Hegemonic Age”) yaşadığımıza ilişkin, dünyayı ABD-Çin işbirliği merceğinden bakarak değerlendiren savlarını okuyunca, “ustanın” olayların gerisinde kalmaya başladığını düşündüm.
Gerçekten de bir gün önce Başkan
Obama “Ulusun Durumu” konuşmasında, ABD ile AB arasında, kapsamlı bir ticaret ve yatırım anlaşması için görüşmelerin başlayacağını açıklamıştı. Obama’nın konuşmasında bu konuya bir cümleyle de olsa yaptığı vurgunun, Atlantik’in iki yakasında büyük heyecan yaratması (Bloomberg, Financal Times, The Washington Post) Alman basınında desteklenmeye değer bir “Ekonomik NATO” (Süddeutsche Zeitung, Der Spiegel, 14/02) olarak nitelenmesi, karşımızda yeni bir hegemonya projesi olduğuna işaret ediyordu.
(...)

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, February 11, 2013

Tunus’ta ‘Kırmızı Pazartesi’

Tunus’ta sol, demokratik, laik muhalefetin önde gelen isimlerinden, Halk Cephesi olarak bilinen koalisyonun ve Demokratik Yurtsever İşçi Partisi’nin lideri Şükrü Belayid, çarşamba günü evinin önünde kafasından kurşunlanarak öldürüldü.

Cinayet çarşamba günü gerçekleşti, ama olayın Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” (önceden haberi verilmiş cinayet) öyküsünü akla getiren boyutları var. Bunlardan en çarpıcı olanı Belayid’in öldürülmeden bir gün önce bir televizyon kanalıyla yaptığı söyleşide dile getirdiği uyarılar. Belayid, söyleşide, Müslüman Kardeşler akımının Tunus’taki izdüşümü, hükümetteki Ennahda partisini “siyasi cinayetlere yeşil ışık yakmakla” suçlamıştı. (Los Angeles Times, 06/02) Belayid’e göre: “Ennahda içinde şiddet yanlısı gruplar var”, “Ennahda’ya muhalefet edenler bu grupların şiddet eylemlerine hedef oluyor.”(Globe and Mail, 02/07)

Tunus gazetesi, Le Temps de “Planlanmış Cinayet Serisinin Başlangıcı mı”...
 Yazının devamını okumak için "tık"layınız

Monday, February 04, 2013

‘Doğasında Var…’

Geçen haftanın gündemini oluşturan konuların başında, Davos zirvesinden bu yana giderek yoğunlaşan “rekabetçi devalüasyonlar”, ABD ile İngiltere’nin Fransa’ya katılmak üzere Afrika’ya doluşmaya başlaması geliyordu. Bunlara I. Dünya Savaşı öncesinde Almanya’nın yükselişinin Avrupa’da yarattığı sorunlarla, Çin’in yükselişinin Asya’da yarattığı sorunlar arasında bir paralellik kuran yorumlar da eklenmeye başladı. Sanırım bu yılın ana teması korku: “Ya tarih tekrarlanırsa!”

Sanırım, tekrarlanmaya başladı bile...
Yazının devamını okumak için "tık"layınız