Monday, October 01, 2012

Ortadoğu’da ‘Prag Mezarlığı’

17 Eylül 2012 - Cumhuriyet
Bingazide ABD Başkonsolosunun ve üç konsolosluk görevlisinin ölümüne yol açtıktan sonra hızla Kuzey Afrika ve Ortadoğuyu etkisi altına alan öfke dalgasını izlerken, aklıma Umberto Econun romanı Prag Mezarlığı geldi. Romanda bir uzman, halkları kışkırtmak, siyasi kriz, savaş çıkarmak isteyen istihbarat örgütlerine, provokasyonlarda, siyah bayrak operasyonlarında kullanılmak üzere orijinal sahte/taklit belge üretiyordu. Bizim karşımızda da orijinal sahte şeyler var.

‘Orijinal sahte film’
Olaylar İslamın kutsalına hakaret eden bir filmin Youtubedaki klibine, 11 Eylülün yıldönümüne gelecek biçimde dikkat çekilmesiyle başladı. Öfkeli kalabalıklar, bu hakareti protesto etmek için sokaklara döküldüler. Protesto gösterileri ABD konsolosluklarına yöneldi, Libyada, gelen haberlere göre, silahlı bir Selefi grubun inisiyatifiyle, başkonsolos dahil dört kişinin ölümüne yol açan bir silahlı saldırıya dönüştü. 

Mısırda da eylemlere Selefilerin Nur ve El Asala partilerinin önderlik ettiği görülüyordu. Yemende ABD konsolosluğu saldırıya uğradı. Tunustan Bangladeşe konsolosluklar muhasara altındaydı. Öfkeden Alman ve İngiliz konsoloslukları da payını aldı.

Perşembe günü olaylara yol açan film klibine ilişkin ilk bilgiler gelmeye başlayınca, karşımızda bir orijinal sahte filmmanzarası oluştu. 

Filmin, Sam Bacile/Basseley adındaki yapımcısına ulaşmak olanaklı olamıyordu. Associated Pressle konuşurken kendini, Kaliforniyalı bir Yahudi müteahhit olarak tanıtmıştı, ama içişleri bakanlığının kayıtlı müteahhitler listesinde adına rastlanmıyordu. Bazıİsrail kaynakları, hayır Yahudi değil, Mısırlı Kıpti Ortodoks Hıristiyan olabilir diyordu. Los Angeles Kıpti Başpiskoposu, cemaatinde böyle biri olmadığından emindi.

Bacile, APye filmin 5 milyon dolara mal olduğunu, adı açıklanmayan 100 zengin Musevi (Econun romanında, Prag Mezarlığında toplanarak dünyayı ele geçirme planları yapan gizli örgüt üyeleri gibi) tarafından finanse edildiğini açıklamıştı. Ama film endüstrisinde bu adamın adını bilen yoktu. Filmde oynatılan aktörlerin konuşmalarının çok amatör bir dublajla değiştirildiği anlaşılıyordu. Aktörler, aldatıldıklarını iddia ediyorlardı; Çöl Savaşçısıbaşlıklı bir filmde oynayacakları söylenmiş. Film George adlı romantik ama acımasız bir despotun yaşamını konu edinecekti...

Filme danışmanlık yaptığını iddia eden Steve Klein adlı biri, Filmin adını başlangıçta Bin Ladinin Masumiyeti koyacaktık, amaç El Kaide taraftarlarının filme gelmesini sağlamaktı, yalnızca Los Angelesta gösterecektik diyormuş, kendini sıradan bir James Bondolarak tanımlıyormuş.
Derken İsrailli yetkililer Bacile adlı bir Museviye kayıtlarında rastladıklarını açıkladılar, bir de telefon numarası vardı. Telefon kesikti, ama adreste Nakoula Basseley Nakoula adlı bir adam kayıtlıydı. Nakoulayı da bulmak olanaklı olamıyordu. Eve bir kez daha giden gazetecilere, bu kez orada o isimde kimsenin olmadığı söyleniyordu. Associated Press muhabiri Los Angelesta bir adreste Nakoulayı buluyordu. Adam, filmi yapan şirketi yönettiğini, Kıpti Hıristiyan olduğunu açıklıyor ama, kendisinin Sam Bacile olmadığını savunuyordu. Cumartesi günü tutuklandığını öğrendik.

Basın, klibin varlığını, Morris Sadık isimli birinin Kuran yakarak ün kazanan papaz Terry Jonesın 11 Eylül vesilesiyle düzenlediği olayı haber veren mesajına eklenmiş Youtube linkinden öğrenmişti.
Özetle karşımızda, kimliği belirsiz bir yapımcının, olmayan bir filmine ait bir klip var. Bu orijinal sahte klip, ABDnin Libya Konsolosunun ölümüyle, Mısırdaki ve genelde Ortadoğudaki gelişmelerle, hatta Suriye olayıyla ne bağlamda ilişkili? Bu klibi kim ne amaçla üretti, kimler ne amaçla kullanıyorlar? Bu saldırı sırasında konsolosluktaki kimi, Libyalı ABD ajanlarının isimlerini, gizli evlerin adreslerini içeren hassas belgelerin kaybolması ne anlama geliyor? Olaylar, ABDnin bölgeden çıkışını hızlandıracak mı? Yoksa yeni savaşlara mı yol açacak? Bu soruların cevapları istihbarat örgütlerinin Prag Mezarlığıromanında anlatılan karanlık dünyasına ait. 

‘Libya’da demokrasi’
Libyada kurulmakta olduğu iddia edilen bu demokrasiyide hemen orijinal sahte şeylerlistesine ekleyebiliriz. 

Bu demokrasi orijinal, çünkü benzeri yok. Eğer NATO güçleri müdahale etmeseydi, Selefi akımların gelmesine olanak sağlanmasaydı, El Kaide kadroları bizzat NATO gemileriyle Libyaya taşınmasaydı, Bingazideki isyancıların Kaddafi rejimi karşısında bir iki haftadan fazla dayanma şansı yoktu. Havadan koruma sunacağız diye başlayan NATO operasyonu kısa sürede Kaddafi güçlerini imha operasyonuna dönüştü. Rejim sonunda dağıldı, Kaddafi yakalandığında tutuklanmak, yargılanmak yerine, hunharca tecavüz edilerek öldürüldü, üstelik bu olayın klibi Youtube da kondu. Bu sırada, Madam Clinton kameraların önünde sevinçlegeldik, gördük, öldüdiyordu. Yine bu sırada silahlı yerel çeteler, Selefi grupları, bugün hâlâ azalmadan sürmekte olan ganimet paylaşma savaşına girişiyorlardı. Libyada demokrasi, işte böyle, hiçbir demokratik aktör, güç, ideoloji, kültür, bu kültürü yaratacak, sürdürecek kurumlar olmadan, kısacası hiç yoktankuruluyordu. Kaddafi döneminde kurulmuş eğitim, sağlık, sosyal sigortalar, temel mallar üreten devlet işletmelerini yıkarak, ekonomiyi üzerinde yaşayanlara aldırmadan hoyratça piyasaya açarak... 

Geçenlerde, bu havaya kapılıp bir Libya bankasına birkaç yüz milyon dolar akreditif açmış bir banka müdürü parasını alamamaktan, almak için başvuracak yasal merci bulamamaktan yakınıyordu. Belli ki piyasa da çalışmıyordu.

Bu demokrasiçok orijinaldi ama kaçınılmaz olarak da sahteydi. Libyanın yeni yasaları sivil haklara, vatandaşlık ilkesine değil dini ilkelere dayanıyor. Kadınlar aniden Kaddafi döneminde zaten sınırlı olan haklarını da kaybetmenin travmasını yaşıyor. Televizyonda, bir mühendis kadın, şimdilerde para kazanmak için evlere temizliğe gittiğini söylüyordu. Kamusal alanlar hızla kadınlara kapanıyordu. Siyasi partiler de orijinal sahte şeyler. Birey oyunu aşiretine göre veriyor, ama genel seçimler oldu diye Libyaya demokrasigeldi deniyor.

ABD ve Batı, Ortadoğu ve Kuzey Afrikada başlayan devrimci patlamaya, işte bu orijinal sahte/kopya demokrasiyikurmak için elini soktu. Bu müdahalenin, aniden hızlanan orijinal sahte belgeüretme çabalarının arkasında ya gerçekten demokratik işler olmaya, halk devlete ulaşmaya başlarsakorkusu yatıyordu.

Nereye doğru gideceği belli olmayan devrimci demokratik gelişmeler yerine, ılımlı İslamolsundu,
Müslüman Kardeşler olsundu, ekonomiyi açık tuttukları sürece ne sorun var ki? Evet, Müslüman Kardeşler, belki IMF zoruyla filan serbest piyasadisiplinini kabul etmeye hazır olabilirlerdi, ama arkadan Selefi akımlar geliyordu, piyasa umurlarında değildi bunların. Mursi gibi siyasetçiler hep arkalarını kollamak durumundaydı artık, kafalarını koruyabilmek için.

No comments: